Üniversitemizde “İlk Dersimiz Filistin- II: İnsanlığın Ortak Sınavı” başlıklı konferans düzenlendi. İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Uluslararası İlişkiler Bölümü öğretim üyesi Doç. Dr. Merve Suna Özel Özcan’ın konuşmacı olarak katıldığı etkinlikte, Filistin meselesinin tarihsel, hukuki ve siyasi boyutları kapsamlı şekilde ele alındı. Mavi Salon’da gerçekleşen etkinliğe Rektör Yardımcılarımız Prof. Dr. Mehmet Başalan, Prof. Dr. Erol Yılmaz ve Prof. Dr. Sedat Aktan ile dekanlarımız, meslek yüksekokulu müdürlerimiz, akademik ve idari personelimizin yanı sıra çok sayıda öğrencimiz katıldı.



Saygı Duruşu ve İstiklal Marşı ile başlayan programın açılış konuşmasını gerçekleştiren Rektör Yardımcımız Prof. Dr. Erol Yılmaz, ‘’Bugün burada, kökenleri 1890’lara uzanan, sapkın bir ideolojiye dayanan bir hareketin ve insanlığın vicdanını derinden sarsan acı bir tablo üzerine konuşmak için toplanmış bulunuyoruz. 7 Ekim 2023’te başlayan ve hepimizin canını yakan o acı tablo, çok şükür ki geçen hafta bir anlaşmanın söz konusu olduğu, bugün de esir takaslarının başladığı bir soykırım. Hem Müslüman kimliğimizle hem insan kimliğimizle canımızı yakan, içimizi acıtan, lokmamızı elimizden düşüren bu acı üzerine birkaç söz etmek isterim. Büyük Türkiye'nin Geleceğini inşa edecek olan siz kıymetli öğrencilerimiz. Önümüzdeki birkaç hafta içerisinde başlayacak finalleri düşünüyorsunuz, vizeleri düşünüyorsunuz, laboratuvardaki işlerinizi düşünüyorsunuz ve büyük ideallerle buraya geldiniz. Hele hele birinci sınıflar; buradan iki, dört, beş ve altı yıl sonra en iyi derecelerle mezun olmak gibi çok doğal hedefiniz var. Ama hepimizin hep birlikte öncelikle insanlık adına ve elbette Müslüman kimliğimiz adına gönül coğrafyamıza ve büyük insanlık ailesine söyleyecek sözlerimiz oldu. Çünkü bu bütün her şeyin üzerinde olan bir durum. Cahit Zarifoğlu bir şiirinde: ‘Filistin bir sınav kâğıdı, her mümin kulun önünde’ diyor. Burada vurgulamak istediği esasen ana kimliklerimizden birisi olan kimliğin, bizim üzerimize bıraktığı ve hiçbir zaman değişmeyecek bir sorumluluktan söz ediyor. Bizler hangi sektörde, hangi unvanla görev yapıyor olursak olalım insanlığın ortak problemleri ve gönül coğrafyamızın ortak problemlerini unuttuğumuz zaman, tarih tekerrür eder ve bizi tekrar Çanakkale içerisinde verdiğimiz mücadeleye düşürür. Onun için Büyük Türkiye derken, bölgesinde aktör Türkiye derken, sadece bir söylem; kulağa hoş gelen bir söylemden bahsetmiyoruz. Hangi görevi yapıyor olursak olalım, mezuniyetlerimiz sonrasında hangi ideallerimiz olursa olsun, insanlık ideallerimizden hiçbir zaman vazgeçmiyoruz. Bakın, dünya tarihine baktığımızda çokça savaş görüyoruz. Soykırım olarak adlandırabileceğimiz yakın tarihimizde Bosna'da yaşananlar var. Ama insan kimliğinden kastım şu ki, Bosna açık bir soykırım olduğu halde ilginç bir şekilde bütün dünya sahiplendi. Yine Türkiye'nin ve İslam coğrafyasının canı yandı. Ama bugün 7 Ekim 2023 tarihinde başlayan soykırım, bütün dünyanın sahiplendiği, insanlığın ortak vicdanının harekete geçtiği bir soykırım olarak gözümüzün önünde cereyan etti. İnşallah hem insan kimliğimizde hem Müslüman kimliğimizde, sadece gönül coğrafyamızda değil; bütün insanlık ailesine bu ve buna benzer soykırımlar, katliamlar yaşandığında, Türkiye olarak, Türk milleti olarak her zaman mazlumun yanında yer almaya devam edeceğiz.’’ ifadelerini kullandı.


Rektör Yardımcımız Prof. Dr. Erol Yılmaz’ın konuşmasının ardından sunumuna başlayan Doç. Dr. Merve Suna Özel Özcan konuşmasında, Filistin meselesinin kökenine inerek 1917 tarihli Balfour Deklarasyonu’nun, bölgenin geleceğini şekillendiren uluslararası bir kırılma noktası olduğunu vurguladı. İngiltere’nin Yahudi ulusal yurdu vaadiyle Arap halkının beklentilerini görmezden geldiğini belirten Özcan, San Remo Konferansı (1920) ve İngiliz manda yönetiminin, demografik ve siyasi yapıyı ciddi biçimde dönüştürdüğünü ifade etti. Konuşmanın devamında 1948’de İsrail’in kurulmasıyla birlikte başlayan ve Filistinlilerin kitlesel sürgününü tanımlayan “Nakba” sürecine değinen Özcan, 1.380.000 Filistinlinin zorla yerinden edilerek geri dönüş hakkının engellendiğini kaydetti. BM’nin 181, 242, 338, 446, 478 ve 2334 sayılı kararlarının içerik ve sonuçlarını değerlendiren Özcan, özellikle 242 sayılı kararın “toprak karşılığı barış” ilkesine dayandığını, ancak bu karardaki belirsizliğin İsrail’e kısmi çekilme yorumları yapma alanı tanıdığını belirtti. 1987’de başlayan Birinci İntifada’nın, halk temelli direnişi öne çıkardığını ve Hamas gibi yapıların ortaya çıkmasına zemin hazırladığını ifade eden Özcan, bu sürecin Oslo Barış Görüşmeleri’ne giden yolu açtığını ancak kalıcı çözüm üretilemediğini söyledi. Gazze’nin Altı Gün Savaşı sonrası işgal edilerek Dördüncü Cenevre Sözleşmesi kapsamında “işgal altındaki toprak” statüsüne girdiğini hatırlattı.



“Barış, güçlülerin lütfu değil; vicdan sahiplerinin ısrarıdır.”
Filistin’in devlet statüsüne ilişkin gelişmeleri de ele alan Doç. Dr. Merve Suna Özel Özcan, 1988’de BM nezdinde Filistin adının resmen tanındığını ve Ekim 2024 itibarıyla 193 BM üyesinden 157’sinin Filistin’i bağımsız bir devlet olarak kabul ettiğini aktardı. Konferansta, Uluslararası Ceza Mahkemesi (ICC) ve Uluslararası Adalet Divanı (ICJ) nezdinde İsrail’e yönelik süren hukuki süreçler değerlendirildi. Gazze’deki saldırılar nedeniyle İsrail Başbakanı Netanyahu ve Savunma Bakanı Gallant hakkında savaş suçları soruşturmalarının sürdüğü belirtildi. Haziran 2024’te ABD Başkanı Biden tarafından açıklanan üç aşamalı ateşkes planına da değinen Özcan, Türkiye’nin sürece ateşkes arabuluculuğu, garantörlük girişimi ve insani yardım koordinasyonu olmak üzere üç aşamada katkı sunduğunu ifade etti. Erdoğan’ın BM 80. Genel Kurulu’ndaki konuşması ve Beyaz Saray temaslarının sürecin seyrini etkileyen diplomatik adımlar olduğuna dikkat çekti. Son olarak, Gazze için önerilen “Geçici Uluslararası Yönetim Modeli”nin (GITA) içeriğini aktaran Özcan, bu yapının Filistin Otoritesi’ne geçişi hazırlayan teknokratik bir geçiş planı olduğunu belirtti. Türkiye’nin AFAD, TİKA, Kızılay ve THY gibi kurumlar aracılığıyla sağladığı insani destek, konferansta barış sürecinin sürdürülebilirliğini destekleyen önemli bir unsur olarak öne çıktı. Özcan konuşmasını ‘Barış, güçlülerin lütfu değil; vicdan sahiplerinin ısrarıdır.’ sözleriyle sonlandırdı.

Konferans sonunda Rektör Yardımcımız Prof. Dr. Mehmet Başalan, Filistinli öğrencimiz Maisoon Bashir ile birlikte Doç. Dr. Merve Suna Özel Özcan’a tablo hediye etti. Program, günün anısına aile fotoğrafı çektirilmesi ile sona erdi.